selin_1
yorumsuz:)))
- Bir üniversitenin kütüphanesinde oğlan kızın masasına
yaklaşarak yavaşça sorar: "Yanınıza oturabilir miyim?"
Kız, yüksek sesle yanıt verir:
"GECEMİ SİZİNLE BERBAT ETMEK İSTEMEM!.."
Kızın sözlerini herkes duymuş, başlarını kaldırmış,
dik dik ayaktaki oğlana bakmaktadırlar...
Oğlan çok utanır ve hiçbir şey diyemeden,
şaşkın şaşkın kendi masasına geri döner...
...
Birkaç dakika sonra kız yerinden sessizce kalkar,
oğlanın masasına yaklaşır ve ona yavaşça şöyle der:
"Ben psikoloji öğrencisiyim; demin,şaşıran bir erkeğin nasıl
tepki vereceğini öğrenmek istemiştim;
bu arada sizi de herkesin önünde biraz
utandırdım sanırım, özür dilerim!"
Bu kez oğlan onu yüksek sesle yanıtlar:
"BİR GECELİĞİNE 200 DOLAR MI?.. ÇOK PARA!.."
Oğlanın dediklerini de yine herkes duymuştur
ve bu kez ayaktaki kıza dik dik bakmaktadırlar ki,
oğlan şoka girmek üzere olan kızın kulağına yaklaşıp şöyle fısıldar:
"Ben de hukuk öğrencisiyim:
çevreye birini suçluymuş gibi nasıl gösterebilirim
öğrenmek istemiştim, özür dilerim!"
eyyy askkk:):):)
Bekar imam köyde
aşık olduğu kızı istetmiş
ama vermemişler..
namaz vakti gelince
mikrofona
sıradaki ezanı
sevipte kavuşamayanlar
için okuyorum .
demiş :))))))))
harika sözler ve harika bir yorum...
Attila İlhan Ben Sana Mecburum Şiiri Sözleri
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyoryenisarkisozunet ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy`de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin…
sevgisiz ve ümitsiz kalmayın:)))
İkinci bebeği olacağını öğrenince çok sevindi. 3 yaşındaki oğlunu doğacak kardeşi için hazırlamaya başladı…
Bebeğin kız olacağı anlaşıldı. Oğlu annesinin karnındaki kardeşine her gün şarkı söyledi. Kardeşini daha görmeden bir sevgi bağı oluştu.
...
Zamanı geldi, doğum sancıları başladı. Fakat bir sorun vardı. Doktorlar çaresizdi. Bir sezaryen ameliyatı gerekiyordu.
Ameliyat çok zor geçti. Sonunda bebek doğdu. Bebeğin durumu ciddiydi.
Bebek, yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Günler geçtikçe küçük kızın durumu kötüye gidiyordu. Doktorlar üzgündü, çocuğun kurtulma ümidi yoktu. Bebekleri için evlerinde bir oda düzenlemişlerdi. Şimdi, cenaze için hazırlanıyorlardı.
Oğulları, kız kardeşini görebilmek için yalvarıyordu.
-Kardeşime şarkı söylemek istiyorum- diyordu.
Ama yoğun bakım ünitesine çocukların girmesi yasaktı.
Sonunda kadın kararını verdi. Bebeği nasıl olsa ölecekti. Çocuğunun kardeşini görmesini engellemeyecekti. Ne yapıp edip çocuğu içeri sokacaktı.
Oğluna, oldukça büyük gelen bir ziyaretçi giysisi giydirdi ve yoğun bakım ünitesine soktu. Çocuk yürüyen bir çamaşır torbası gibiydi. Başhemşire onun bir çocuk olduğunu fark etti.
-O çocuğu içeri sokamazsınız- diye uyardı.
Kadın başhemşireye dönerek bağırdı:
-Oğlum kız kardeşine şarkı söylemeden buradan çıkmayacak.
Oğlunu kız kardeşinin yatağına götürdü.
Küçük kız yaşam savaşını yitirmek üzereydi. Çocuk, bir süre kardeşinin yüzüne baktı. 3 yaşındaki bir çocuğun saf, temiz, pırıl pırıl sesiyle şu şarkıyı mırıldandı:
-Sen benim gün ışığımsın, tek gün ışığım, gökyüzü griyken beni mutlu edersin.
Küçük kız bu sesi tanıdı, aniden tepki verdi. Kalp atışları düzelmeye başladı. Annesi:
-Şarkıyı sürdür- dedi oğluna. Küçük çocuk devam etti:
-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin, lütfen gün ışığını benden alma bebeğim.
Çocuk şarkıyı sürdürdükçe, bebek, kesik kesik nefes almasını hızlandırdı. Annesi, göz yaşları içinde:
-Devam et oğlum- dedi.
-Geçen gece uyurken rüyamda seni kollarıma aldığımı gördüm bebeğim.
Şimdi, onu içeri almak istemeyen hemşirenin yüzü de gözyaşları içindeydi.
Bütün hastane personeli, doktorlar başlarına toplanmıştı. Annesi de coşkuyla şarkıya katıldı.
-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin bebeğim. Lütfen gün ışığını benden alma.
Anne, oğul şarkılarını sürdürdü. Ve küçük kız birkaç gün sonra iyileşti. Abisine, annesine, odasına kavuştu.
Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi kesmeyin.
Sevgisiz, ümitsiz kalmayın.
Söz yürekten çıkarsa yüreğe gider. Dilden çıkarsa kulağı aşamaz.