PANGEA1

 
Rejestracja: 2009-05-24
Punkty75więcej
Następny poziom: 
Ilość potrzebnych punktów: 125
Ostatnia gra

Bir kadın, bir erkek, bir aşk, bir hayat ve hep unuttuğumuz ayrıntı; bir ölüm… Öleceğini bilmesine rağmen kendisini ölümsüz zanneden tuhaf insan…

Her an öleceğini bilerek yaşasa insan, daha fazla sahip çıkmaz mı aşka? Daha çok sevmez mi etrafındakileri, daha çok değer vermez mi?

Organize bir hayat kurmayı seçmeli aslında yürek, yanına bir eş istemeli, sevmenin ve sevilmenin o büyük hazzına erişmeyi denemeli…

Belki hiç bitmeyen bu savaşın sebebidir kendini ölümsüz sanmak. Öyle ya; kendini imparator, patron, müdür, güzel, zengin, değerli ve daha kim bilir ne zannetmenin sebebi, hep öyle kalacağını düşünmektir.

Oysa hepimiz gelip geçeceğiz şu tuhaf dünyadan, kurgu bunlar, hepsi garip bir oyun. Kırdığımız kalpler, terk ettiğimiz yürekler, ağlattığımız gözler kalacak arkamızda.

Sevdiğimiz kadar anılacağız, sevildiğimiz sürece yaşayacağız. Ne kadar dost yüreği varsa çevremizde, ne kadar değerli kıldıysak kendimizi, ne kadar sevebildiysek bir kalbi sınırsızca, o kadar anlamlı olacak yaşamımız.

Hiç bitmiyor savaşımız, neyi paylaşamıyoruz belli değil. Çocukken ne masumduk oysa, yıllar geçtikçe kendimizi kirlettik. Kadın ve erkek olmanın gücünü kullanarak dilediğimizce değiştirdik ömrün rotasını.

Bir bedene doyamadık mesela, başka bedenlerle de seviştik. Hepsi farklı değildi, sadece biz öyle olsun istedik. Dibini bulacağımızı sandığımız o karışık heyecanlarla süsledik geceleri, başka başka kollarda gezdik.

Gece bitti, gün bitti, insanlar geçti ömrümüzden…  Ay bitti, yıl bitti, sevdalar geçti ömrümüzden. Bazen adını hatırlayamadığımız yüzler bıraktık geçmişte, hiç resmi olmayan sevgililerle doldurduk aklın albümlerini.

İnsan artığı doldu yüreğimiz, kirlendik, kirlettik, zarar verdik, acı çektik, acı çektirdik. Hiç bitmedi savaşımız. Ne sevdayı yenebildik, ne kendimizi temize çekebildik…..


Aylardan ne, günlerden hangisi, bahara mı yakınız kışa mı? Ömrümün neresindeyim? Hiçbirisini bilmiyorum. Bildiğim tek şey, şimdi zaman sensizlik…

Sensizliğin ne tuhaf koktuğunu bilir misin? Gerçi nereden bileceksin? Yokluk kokar sensizlik; küfle karışık nem gibi… Bekar evlerinin uzun süre yıkanmamış yorganlarına sinsen eski sigaraların kokuları gibi…

Sensizlik bedenimi sardığında, ben de sensizlik gibi kokarım. Geçmişten, sanki bir filimin en acıklı sahnesinden kopup gelmiş gibi….

Zaman sensizlik! Ne tuhaf aslında senin olmadığın bir boşluğa zaman demek; oysa zaman seninle başlamamış mıydı? Milat sen değil miydin? Ölüm, doğum, ecel, sen değil miydin?

Garip! Öyle saçma geliyor ki, senin olmadığın  bir yerde hala nefes alıyor olmak... Hala inanmak varlığına aşkın; hala öylesine geçirip tırnaklarımı aşka, asılı kalmak gökyüzünde bir buluta..

Aklımın bir oyunu musun acaba? Belki de hiç var olmadın. Öyle ya; benden başka gören oldu mu? Oldu! Oldu ama ya onlar da benim düşümse?

Aklımın içinde kurgulanmış tuhaf, anlamsız bir oyunun parçalarıysanız hepiniz? Ya aslında hiçbiriniz var olmadıysanız? Dostlarım dediğim kişiler, sen, ailem, hatta şu sokakta yürüyen adam bile yoksa?

O zaman ben de yok olurdum. Ben yok muyum? Varım canım, işte buradayım, kendime dokunuyorum, tırnağımı etime geçiriyorum, acıyor! Acıyorsa, hissediyorsam, buradayım demektir.

Sen de buradaydın, sen de gerçektin demek ki; çünkü sen gittiğinde canım çok acıdı!

Neden şimdi sorguluyorum varlığımı? Neden şüphe duyuyorum her şeyden? Seninle çok anlam kazanmıştı bu yaşam denen rüya, ondan olmalı!

Yine de hala acıdığına göre kalbim, yeniden sevmeyi deneyecek bir kalbim hala var demektir. Biraz karışmış olsa da, sorgulayabildiğine göre aklım yerinde demektir. Az önce tırnaklarımı geçirdiğim bir bedenim olduğuna göre, hala yaşıyorum demektir. Bunları konuştuğuma göre, umudum var demektir.

Şimdi zaman sensizlik ve bir müddet daha böyle sürecek belli ki!


Yanlış Hayatın Peşinden Koşmayacaksın!

Boş Hayaller Kurmayacaksın!..
Ne olmasını bekliyorsun?
Hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun?
Dün akşam hayalini kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun?
Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın!
Sistem böyle çalışmıyor!
Düşünce gücü, metafizik, parapsikoloji, yoga, meditasyon,
aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde tıkanıp kalacaktır!

Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın!
Her şeyden önce farkına varacaksın!
Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın.
Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir.

Kendini kandırmayacaksın!
Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin.
Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir.
Onu da yaşayacaksın.
Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin, bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın.

Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın.
Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin.
Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin.
Yüreğinle yüzleşeceksin.
Sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin.
Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin.
Bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın.
Hak etmeyenin ardından yas tutup, bunu da aşka bağlayıp, aşkın şanını kirletmeyeceksin.
Kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın!
Kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin.
İnsanız hepimiz, elbette zayıflıklarımız, düşkünlüklerimiz, saflıklarımız var ancak kendi huylarını, eksiklerini iyi tahlil edeceksin.

Ardından gözyaşı döktüğünün adını doğru koyacaksın!
Yıllar süren yaslar yaşayıp, unutamadığını iddia edeceğine, neden hayatına başlayamadığını çözeceksin.
Korkularınla yüzleşeceksin.
Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir beyaz atlı prens beklemeyeceksin.

Aklın çalışacak, elin ekmek tutacak, kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin.
İster kocan olsun, ister oğlun, ister anan, ister baban, kimsenin sevgisiyle hükmünü birbirine karıştırmayacaksın.
Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da, sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın!
Başkalarına değil, kendi gücüne inanacaksın.
Birinin boynuna asılarak durursan, karşındakini yormakla kalmazsın, bir gün kendi kolların bile çekemez ağırlığını düşersin;
kimseye dayanmayacaksın!

Dünya da sensin, evren de!
Kendini geliştireceksin. Büyüyeceksin, olgunlaşacaksın.
Ruhunu da,aklını da bedenin gibi besleyeceksin.
Önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın,
sonra dünyanın zevklerinin, aşkın, hayatın tadını çıkaracaksın.
Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın.
Ne olmasını bekliyorsan,
sen öyle oturdukça, olmayacak.
Boşuna hayal kurmayacaksın!


Ne varsa bizde, içimi titretiyor, aklımı çalıyor, nefesimi kesiyor; her ne varsa işte, bitmiyor… Ne varsa bizde, şu anlayamadığım her neyse, bir türlü yüreğimden gitmiyor.

İkimizde bir sihir var, bir büyü, yoksa çoktan aklımın tozlanmış raflarından birinde anı kutusuna düşerdi zihnimin resimleri ama ne varsa bizde, tutuldu gönlüme gitmiyor.

Daha önce de sevmiştim birilerini, öyle ya bu ömürden kimler geçmedi ki? Ama ne varsa bizde işte, bir tuhaf, silinmiyor, bitmiyor.

Birini ilk gördüğünde uzun yıllardır tanıdığını hissedermiş gibi, asansörün ilk hareketinde yüreğinin şöyle bir hoplaması gibi, dilinin ucundaki yazar adı gibi, biraz sonra bir şey olacağını hissediyor gibi… Gibi işte, ne varsa aramızda öyle gibi…

Ne varsa bizde, kimseyle öyle olmuyor. Hiç durmadan sohbet edilmiyor kimseyle saatler boyu, en akılı olanın bile cümleleri bir yerde bitiyor. Bizim günlerce güldüğümüz olayları, bir tebessümle geçiştiriyor başkaları.

Ne varsa bizde, elektrik mi, enerji mi, frekans mı; her neyse o işte, başkalarıyla tutmuyor.  Yap-boz parçaları gibi, benim bulduğum hiçbir parça yüreğime cuk diye oturmuyor.

Gölgelenmiş hayatlar tanıyorum yeni yeni, her gelenin bir yanı karanlığa çalıyor. Kime uzatsam elimi, içinde güneş açmıyor.

Ne varsa ikimizde, birlikteliğimizde, sevgimizde, ne varsa bizde artık; o kimseyle olmuyor. Senden sonra döndüğüm bütün sokaklar ya boşluğa, ya kendime çıkıyor. Ne varsa bizde, hiç kimseyle adım, seninle olduğu gibi uyumlu durmuyor. Ne varsa çözemediğimiz ikimizde, o bir daha kimseyle yan yana iyi durmuyor….


Ben seni hiç sevmedimki..!

Ben seni hic sevmedim ki

Ben seni hic sevmedim ki
 yorgun aksamlarda soyledigimiz sarkilari sevdim
 bir cicege gulmeni bir gule benzemeni sevdim
 bir de yildizlari sevdim
 eylul aksamlarinda gelip gozlerinde durdular 
 Ben seni hic sevmedim ki
  
 beni yola kodugunda ayrilmayi sevdim 
 kursunlari sevdim beni vurdugunda
 aglamayi sevdim beni unuttugunda
 aglamayi sevdim yanliz oldugumu anladigimda
 ayakta kalmami sevdim
 yikilmami sevdim seni her hatirladigimda
 ekmegi sever gibi sevdim sensizligi
 su gibi ozledim temmuz gunesinde sesini
 ikindide yagmur gibi
 geceleyin ruzgar gibi sevdim seni sevdigimi
 Ben seni hic sevmedim ki
 
 kuslara sarkilar ogretmeni sevdim 
 menekseyle konusmani 
 nisana hatirlatmani
 baharin adinda yanlizlik olmadigini
 dustugum zaman kanayan yanlarimi 
 ve tuhafligimi usudugum zaman
 sakiz satan cocuklari yeni cikan sarkilari
 her kaybettiginde kazanan yanlarini sevdim
 denize dusmus gul gibi dustum atese
 ben yangini sevdim
 ben yandigim zaman boyle iste
 Ben seni hic sevmedim ki
 
 bir gece ceylan indi dagdan kalbine
 bir gece siir gibi kibrit alevinde
 alemin ortasinda kimsesizligin sesinde
 bugusunda sabahin
 acimasizliginda ahin
 aglayan yuzunde isanin
 ferahlatan gucuyle duanin
 korkutan yaniyle narin
 
 gulun ustune
 tutundugum umudun ustune
 korkunun ustune
 senin ustune
 hepsinin ustune
 ben seni hic sevmedim ki
 
 gittigin zaman
 gitmeni sevdim
 evreni sevdim geldigin zaman
 kalmani sevdim
 urkuyordum sana sana alismaktan
 yinede sevdim gulumsemeyi
 mendilimi sallarken seni goturen trenin arkasindan
 kirlara ilk kar dustugu zaman
 olumun en guzel oldugunu sevdim
 seni icimde oldurdugum zaman
 
 her kaybettigimde kazanan yanlarini sevdim
 denize dusmus gul gibi dustum atese
 ben yangini sevdim
 yandigim zaman boyle iste
 ben seni hic sevmedim ki
 ben sevdim mi adam gibi severim
 
IBRAHIM SADRI
http://www.youtube.com/watch?v=OIH23GBRNmc